St. Hilarion Kalesi

0
3399
st-hilarion-kalesi-kıbrıs
st-hilarion-kalesi-kıbrıs
- Reklam -

St Hilarion Kalesi; Girne, Kantara ve Bufavento kaleleri peri masallarından etkilenerek düşlediğimiz kaleleri hiç andırmaz. Bu kaleler tam aksine gerçek birer kaledirler. Duvarlarında tarihi yaşar, geçip giden yılları adeta hissedersiniz. St. Hilarion Kalesi, Beşparmak Dağları’nın kuzeye bakan eteklerine inşa edilmiş bir kaledir. Kale burçlarından güzel tatil beldesi Girne ile tabiatın şahane manzaralarını kuşbakışı seyretmek mümkündür.

Kaleye çıkan yol düzgün ve güvenilir olmasa da, yılmaz ve kararlı bir tırmanıştan sonra kaleye ulaşmak insana büyük bir mutluluk verir. Deniz seviyesinden 2,380 ayak yükseklikteki kale, dağların yan eteklerinden yükselerek karşınıza dikilir. Onun görkemli halini görünce kendi kendinize ‘Bu muhteşem yapıyı buraya dikmeyi nasıl başardılar?’ sorusunu sorarsınız ister istemez.
Karmaşık patikalardan geçerek, merdivenlerle kulelerden yol alarak kale etrafında gezinirken, krallıklar döneminden kalan gotik kalıntılar sizi hayretler içerisinde bırakır. Kalenin batısında kalan muhteşem görüntüler arasında Karaman ve Lapta köyleri, ufukta da Kormacit Burnu yer alır. Yaz aylarında alçak bölgelerde görülen kuru sıcak, St Hilarion’a çıkıldığında yerini serin ve hafif bir rüzgara bırakır. Kalenin kimi yerleri oldukça dik olmasına rağmen, bu yerlere tırmanmak insana son derece büyük bir zevk verir.
Kaleden etrafa bakıldığında, daha önce de vurgulandığı gibi, muhteşem bir görüntü var. Dağların yamaçlarından Akdeniz’in masmavi sularına kadar uzanan alan, tıpkı bir haritada görülebileceği gibi, zeytin ağaçlarıyla sınırları çizilmiş tarlalara bölünmüştür.


TARİHÇESİ;
Rivayete göre St. Hilarion Kalesi, tarihte ilk kez Filistinli St. Hilarion tarafından ikametgah olarak kullanılıyordu. Onu sürekli olarak ziyaret edenlerin artması ile burası daha sonra bir manastıra dönüştürüldü. Bugün kalede, bu Bizans manastırından geriye neyin kaldığını tam olarak kestirmek zor, ancak eski manastır kilisesinden arda kalan kimi kalıntıları görebilmek mümkün.
Manastır, Türklere karşı korunmak amacıyla 11. yüzyılda daha sağlam hale getirildi. St. Hilarion Kalesi’nin İngilize ait yanları da var. Aslan Yürekli Riçard olarak bilenen Richard I, bir süre için Kıbrıs adası ile kalelerini kontrol eden kişidir. Ancak Aslan Yürekli Riçard, 1191 yılında Lefkoşa’daki hasta yatağında yatırken, St. Hilarion Kalesi Guy de Lusignan tarafından teslim alınmıştır. Guy de Lusignan bu dönemde çeşitli önlemler alarak kaleyi daha da sağlamlaştırmıştır.
Bundan sonraki dört yıl boyunca St. Hilarion Kalesi, savaşların en önemli noktası haline geldi, Kıbrıs adasının bağımsızlığına uzanan yolda önemli bir rol oynadı. Bu savaşların ardından yaşanan 140 savaşsız yıl içinde ise kalede birçok yenilikler yapıldı, burası Lüzinyan kraliyet ailesi için dinlenilebilecek rahat bir yazlık olarak kullanıldı.

St. Hilarion Kalesi 1373 yılında yeniden savaşla tanıştı. Antakya Prensi John, burada Cenevizlilerin saldırılarına karşı savaştı – Rivayete göre Prens John, delice bir kararla kendisini koruyan Bulgar paralı askerlerini, kendi aleyhine dönecekleri inancı ile ordusundan attı. Bu askerleri dik bir kale penceresinden aşağıya attıran Prens John, daha sonra kendisini ve ailesini kimlerin koruyacağını dahi düşünmemişti. Venediklilerin 1489 yılında Kıbrıs’a gelmeleri ile birlikte St. Hilarion Kalesi’nin önemi azaltıldı, kale eski statüsünü yitirdi. Ancak Lüzinyanların St. Hilarion Kalesi’ne getirdikleri yeniliklerin bugün hala daha izlerini görmek mümkün.

GÜNÜMÜZDE; St. Hilarion Kalesi üç bölümden oluşur. Kalenin en üst bölümü, üzerinde oturduğu dağın tepesinin iki uçlu olması nedeniyle Dydimus (İkizler) olarak bilinir. En alt bölümde kalenin askerleri, atlar ve diğer malzemeler dururdu. Orta bölüm Lüzinyanlar tarafından ayrılmış, buraya açılıp kapanan bir köprü inşa edilerek ikinci bir koruma sistemi geliştirilmişti. Köprünün sağında sütunlar üzerine inşa edilmiş, daha önceleri kubbesi olan kilise yer almaktadır. Bugün kubbesiz olan kilisenin, nerede olduğu bilinmeyen, orijinal kubbesinin çok değerli olduğuna inanılmaktadır.

Şanlı geçmişine rağmen bugün kendi halinde Beşparmak Dağları üzerinde doğayla başbaşa kalan kale bu haliyle bile büyüleyicidir. Kaleyi ziyaretiniz sırasında bu büyüleyici ortamda eski dönemleri adeta yaşarsınız. Lüzinyanlarla diğer uygarlıkların egemenliği sırasında, kalede yaşanan hareketlilikle büyük bir çelişki oluşturan bugünkü durgunluk, ziyaretinize apayrı bir anlam kazandırır.

St. Hilarion Kalesi herşeye rağmen büyüleyici özelliğini korumaktadır. Kuzey Kıbrıs’taki tatiliniz sırasında sadece tek bir kaleyi ziyaret edecek kadar zamanınız varsa, bu kaleyi seçiniz. Kaleye ulaşmak için Girne-Lefkoşa karayolunun Boğaz bölgesinde kaleye ulaşan dağ yolunu kullanmanız gerekiyor. Pişman olmayacaksınız.

- Reklam -